Sosyal izolasyon kuralı gereğince hepimizin acil ve çok gerekli olmadıkça evden çıkmaması gerekiyor. Pek çok ailede şu duruma rastlarız; aile bireyleri oldukça konuşkan ve sosyal kişiliklerdir ama birbirlerine karşı değil. Bu bir döngü haline geldiğinde sosyal izolasyon bile bunu kıramaz. Herkes aynı evde akıllı telefonlarında yine aile dışındaki kişilerle sosyalleşmeye devam eder. Bu süreçte ailemizdeki ilişkileri güçlendirmeye odaklanabiliriz. Bu durumu birbirimizin yüzüne daha çok bakmak için güzel bir fırsata çevirebiliriz.
Virüs çıplak gözle görülemez. Bu nedenle 4-12 yaş arası çocuğa gözlerimizle görmediğimiz, fakat bulaşıcı bir hastalığın yayılmaya başladığını ve bizim bu virüsten kendimizi, ailemizi ve toplumumuzu korumak adına evde kalmamız gerektiğini söylemeliyiz. Bu süreçte çocuğun güvende olduğunu bilmesi de oldukça önemlidir.
Salgın esnasında aile büyüklerine düşen en önemli rol, virüsün seyri ile ilgili sağlam kaynaklardan bilgi almak ve gereken tedbirleri gerçekleştirmektir. Bazı ebeveynlerin bu süreçte abartılı bir korku içinde olması çocukları olumsuz etkileyebilir. Şunu unutmamalıyız: Bir kriz döneminde nasıl bir tutum sergilerseniz, çocuklarınız da gelecekte sizler gibi bir tutum sergileyecektir. Bu süreçte ölçülü bir tutum benimsemek önemlidir.
Özellikle salgın nedeniyle korku ve panik yaşayanların sayısının yüksek olduğu toplumumuzda ailelerin “Anda kalması” çok kıymetlidir. ’Ya şöyle olursa, ya böyle olursa’ ile başlayan varsayımlardan ve felaketleştirmelerden kaçınmalı, yetkililerin öngördüğü tedbirleri alarak, beden sağlığı kadar ruh sağlığını da önemseyerek bu süreci geçirmeliyiz.
Özellikle evden çalışan anne ve babalar için aile planlaması yapmak oldukça önemlidir. Bu yeni süreç, aile içi rollerimizin değişmesine sebep olabilir. Evden çalışan anne ve babalar bu süreçte haftanın günlerini planlayabilirler. Çalışan anne-babaların evlerinde kendilerine çalışma alanları belirlemesi önemlidir. Evin her yerinde iş ile ilgili konuşulmaması gerekir. Evin içerisinde serbest vakit, çalışma süreleri ve aile etkinlik süreleri belirlenebilir. Bunun yanı sıra rutin ev işleri için de çocukların yaşlarına göre iş bölümü yapılmalı, çocuklara sorumluluk verilmelidir. Bu sorumluluklar her zaman çocukların hoşlarına gitmeyebilir. Fakat bu tür sorumlulukları almak çocukta başarı duygusu oluşturarak psikososyal gelişimine katkı sağlayacaktır.
Bu süreçte çocukların yaş ve algı kapasitelerine göre neden evde durmamız gerektiği anlatılmalıdır. Bu esnada zaman zaman canının sıkılabileceği, sevdiği insanları, okulunu, akrabaları ile vakit geçirmeyi ya da okuldaki arkadaşlarını özleyebileceği hakkında konuşulmalıdır. Daha sonra evde geçirilen süreçte neler yapılabileceğine dair bir liste oluşturulabilir.
Bu liste evde görünür bir yere asılarak, çocuğun canı sıkıldığında bu etkinliklerden birini yapması telkin edilebilir. Bu liste ne kadar zengin hazırlanırsa, çalışan anne-babalar da çocuğa, ‘Listemize bakalım, can sıkıntının gitmesi için neler yapabilirsin’ şeklinde yönlendirmeyi o kadar kolay yapabilir. Böylece çocukların kendi çözümlerini bulmalarına da yardım etmiş oluruz.
Bu dönemde bağımlılıkların oluşabileceğini göz önünde bulundurarak, cep telefonu, bilgisayar kullanımı ve bilgisayar oyunlarını kontrollü bir şekilde kullanıma açmak gerekir. Fakat bu belirli sınırları koruyarak yapılmalıdır. Çocuğun bilgisayar, tablet, telefon vs. karşısında geçirebileceği süreler ailece belirlenmeli ve günde 1-2 saati geçmemelidir. Aksi taktirde çocuğa okul açıldığında tekrar sınır koymak çok zor olacaktır. Teknoloji kullanımından arda kalan zamanlarda ailece sohbet etme, kitap okuma gibi etkinlikler gerçekleştirilebilir.
Verimli ve kaliteli vakit geçirmek, birlikte televizyon izlemek, birlikte olmak ya da aynı ortamda bulunup farklı uğraşlarla meşgul olmak demek değildir. Verimli ve kaliteli vakit geçirmek, ebeveynlerin çocuklarıyla karşılıklı, sözel ya da sözel olmayan bir şekilde veya işbirliğine dayalı etkileşimde bulunması anlamına gelmektedir. Bir başka deyişle, verimli ve kaliteli vakit geçirmek, çocuğun, bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal gelişimine katkı sağlayacak, eğitici, öğretici, eğlendirici, yaratıcılık içeren faaliyetlerini ve çocuğun yaşına uygun sorumluluk almasını destekleyici, karşılıklı etkileşime dayalı veya işbirliğine dayalı faaliyetleri içermektedir.
Kaliteli ve verimli geçirilen zaman aile ilişkilerinin güçlenmesini sağlar. Evde olan ebeveynler için çocuklarıyla kaliteli vakit geçirmek daha kolay, çalışan ebeveynler için daha zor olsa da geçirilen vaktin süresinden çok, niteliği önem taşımaktadır. Bu sebeple, çocukla birlikte oyun oynamak, özellikle mekanik olmayan oyuncaklarla oynamak, birlikte hikayeler yazmak , çocuğa sarılmak, onu öpmek, başını okşamak, onunla sohbet etmek, onunla resim iş faaliyetlerinde bulunmak, birlikte şarkı söylemek, enstrüman çalmak, tamir işlerini birlikte yapmak, çocuğa yaşına uygun görevler vermek, beraber sofra kurmak, oda toplamak, yemek yapmak, akşam yemeğini birlikte yemek, çocuğa yatmadan önce hikaye okumak, hikaye anlatmak, anlatılan hikaye hakkında konuşmak, okul döneminde derslerinde zorluk yaşadığı konular üzerinde çeşitli alıştırmalar yapmak (burada derslerle ilgili alıştırmalar yaparken birincil olarak sorumluluğun çocukta olduğu unutulmamalı ve ebeveynler ona, bu alıştırmaları yaparken yardımcı kişiler olmalıdır),çocuk ve ebeveynin keyif alabileceği etkinlikler kaliteli zaman geçirmelerine yardımcı olabilmektedir.
Sonuç olarak sadece ülkece değil; tüm dünya olarak geçirdiğimiz bu zorlu süreçte siz ebeveynler evde oturmak zorunda olmayı bir fırsata çevirebilirsiniz. Yaşam döngüsü içinde yıpranan ilişkilerinizi, hem birbirinize kalan sınırlı vakitten, hem de gün içerisindeki yorgunluktan iyice zayıflayan iletişim şekillerinizi tekrar gözden geçirebilir ve yeni başlangıçlar yapabilirsiniz. Hepinize bol iletişimli ve etkileşimli günler dileriz…
Özel Yükselen Koleji Ortaokulu
Rehberlik Servisi